28 Nisan 2012 Cumartesi

E-Ticaret Çağı

New York'tan dinliyoruz: The Rapture - How deep is your love??

               -------------       -------------       -------------      --------------       -------------      ------------

2011'de Yıldız Teknik'te Yeni Medya ve Pazarlama dersi vermeye başlayan Mahir Erkan, pazarlama yönetiminin farklı süreçlerini şirket-ajans ayaklarında deneyimlemiş, 2006'dan bu yana ise günümüzde pazarlama için en önemli platformlardan Google'da Endüstri Yöneticisi olarak çalışıyor. 
E-ticaret/internet platformuna ilişkin Türkiye'de az sayıda yayın ve içerik olduğunu gördüğündeyse yeni ekonomi ve internete ilişkin biriktirdiği bilgilere paylaşım noktası oluşturmak amacıyla blog yazmaya başlıyor, interneticaret. Blog okumayan offline kişiler için bu içeriğin basılmış hali de var, E-Ticaret Çağı. Kitap satışlarından elde edilen gelir ise e-ticaret girişimcilerini desteklemek amacıyla kurulan E-Tohum fonuna ekleniyor. 

İçerik Pazarlaması için son yıllarda medyadan ticarete kadar aklınıza gelecek pek çok yerde parlayan bir yıldız demek hatalı olmaz. Bu konuda Mahir Erkan'ın tavsiyesi, bilgili ilgili olduğunuz konulara ilişkin içerik üretmeye ve bu birikimi bir şekilde paylaşmaya başlamanız. Çünkü sizin oluşturduğunuz içeriği arayan, bunları okumaya ihtiyacı olan kişiler var ve gelip bir şekilde sizi buluyorlar.
Benzer şekilde sosyal medya da en hızlı içerik üretimi gerçekleşen mecralardan. Deprem olduğunda haberin TV'den yayınlanması en az 20 dakikayı bulurken sosyal medyada bunun duyulması sadece 2 saniye. 
İnternet yoluyla gelişen sosyal mecralardaki hızlı büyüme ve değişim, pazarlama ve paylaşım için de yeni ortamlar yaratıyor. Eskiden pazarlama süreçleri sadece owned ve paid media aracılığıyla var olabilirken bugün paylaşımlar ve earned media yoluyla yeni iş fikirleri ve markalar müşteriyle iletişimlerini kolayca geliştirebiliyor, şirketlerine maliyet yaratmadan parlayabiliyorlar. Tüm bunlar içerik üretiminin ve içerik pazarlamasının önemini bir kez daha göstermekte. 
 
İnternetin hayatımızın içine bu kadar yoğun şekilde girmesiyle pek çok sektör ister istemez değişmek durumunda kaldı. Bazıları çevreye uyum sağlamakla yetinirken bazıları ise bu değişimi fırsat olarak değerlendiriyor.
Örneğin, perakendecilik. Dünyada en düşük medya harcamasına sahip sektörü olarak biliniyor. Dolayısıyla müşterilerle iletişimi verimli hale getirebilmek perakende sektörüne değer katan bir süreç. İnternet kullanımı ise performans tabanlı yerlerde faaliyet geliştirmeyi oldukça kolaylaştırıyor. Bunu fark edebilen bütçesi kısıtlı şirketlerin etkili iletişim konusuna ilgi göstermesi dijital iletişim ve internet reklamcılığının büyümesini sağlıyor. İnternet dünyada olduğu gibi Türkiye’de de perakendecilik açısından değerli bir mecraya dönüşmüş durumda.

İnternet, müzik sektörü de bir hayli değiştirdi. Eskiden sadece kaset/CD, konser ve sponsorluklar sektörün temel terimlerini oluştururken bugünün terimleri MP3, stream, Guitar Hero, Popstar yarışmaları... Belki piyasaya sunulan albümler 1 milyon satmıyor ama gelir kanalları değişmiş, çeşitlenmiş durumda. Eskiden sadece “belirli” ünlü kişileri dinleme imkanı varken internet çok farklı müzik üreticilerine ulaşılabilmeyi mümkün kılıyor. Dolayısıyla müzik endüstrisi internet tabanlı hizmetler ve tanıtımlar sayesinde büyümüş, kendini katlamış vaziyette. Pek çok kişinin ortaya attığı gibi “sektörün öldüğünü” söylemek elbette ki hatalı oluyor bu anlamda.

Peki internet dünyasıyla birlikte yenilenen Türkiye'de bu dünyaya ilişkin popüler başlıkların değişimine bir göz atsak;  

                                2004                                                                   2011
                  Geniş bant internet                                                   Mobil internet/Akıllı cihazlar
                  İnternet reklamcılığı                                                 Sosyal medya
                  Avatarlar (ICQ, Siberalem)                                      Profil paylaşımları (FACEbook)
                  Online video                                                             Online audio
                  Arama (Search)                                                         Gerçek zamanlı iletişim (Canlı Yardım)
                  İnternet şirketleri                                                      M-ticaret
                  E-ticaret büyümeleri 

Tabii değişimleri fırsata çevirmek için en başta tüketici-kullanıcı trendlerini takip etmek, dünyanın nereye gittiğini doğru öngörebilmek gerekiyor. İnternet trendlerine ilişkin yararlanılabilecek faydalı kaynaklardan biri, Silikon Vadisi venture kapital şirketi Kleiner Perkins Caufield & Byers ortaklarından Mary Meekers'ın senelik olarak yayınladığı raporlar. Bu raporlar her sene internete ilişkin fotoğraflar çekiyor ve internetin o dönemin profilini çıkarıyor, karşılaştırma yapmanızı ve öngörüde bulunmanızı kolaylaştırıyor.
Örneğin, 2004 yılı raporunda internet kullanıcılarının yoğun olduğu ülkeler Çin, ABD, Japonya, Almanya, İngiltere olarak sıralanırken 2010'da Rusya, Hindistan, Brezilya, İran, Nijerya üst sıralardan listeye girmiş durumda. bu karşılaştırma dünya çapında internet kullanıcısı profilinin hızla farklılaştığını ve internet yoluyla dünyanın hızla yenilendiğini gösteriyor. Benzer tablo 3G mobil internet araştırmasında da karşınıza çıkıyor. 2011 yılında 3G penetrasyonu sıralamasında liste başında benzer şekilde ABD, Japonya, Çin, Kore'nin bulunması internet profilindeki değişimin mobil internette de yaşanacağını öngörmenize ve buna uygun girişimlerle ortaya çıkmanıza yardımcı oluyor.

Araştırmalar, internet kullanımı başladıktan 4-6 yıl sonrasında kullanıcının internet üzerinden ticaret yapmaya meyil ettiğini söylüyor. ADSL ile birlikte Türkiye'deki internet penetrasyonu döneminin 2005/2006'da başladığını düşünürsek ancak 2010 sonunda grup alışveriş siteleri ve özel alışveriş kulüpleri gibi oluşumlar yoluyla internet alışverişlerinde patlama yaşanması ("markafoni etkisi") bu araştırmayı doğrular nitelikte.
Bugün Türkiye nüfusunun %30'a yakını internet kullanıcı durumunda (~35 milyon), bunların ise sadece %20'si internet alışverişi gerçekleştiriyor. Bu durum, iyi fikirlerle pazarda doldurulması mümkün önemli bir pay bulunduğunu göstermekte.

Son olarak, internet girişimlerinde iletişim dünyasını verimli şekilde kullanabilmek için birkaç ipucu:
Tüketici Analizi: Twitt-Search, Alert, Google Insıghts, Trends, AdPlanner
Trafik Oluşturma: SEO (webmaster tools), AdWords, Facebook
Site Analizi: F-Analytics, T-Analytics, Google Analytics, Clicky, Webtrends
Site Optimizasyonu: Website Optimizer, Fivesecondtest





23 Nisan 2012 Pazartesi

Nokia OVI Store

Evet hiç de farketmedik ama bu çocukları ilk dinlediğimiz günden bu yana çok zaman geçti.
Yıl 2005.  I Bet You Look Good On The Dance Floor.

              -------------       -------------       -------------      --------------       -------------      ------------

"Mobil dünya nereye gidiyor böyle?" diye merak edip dururken biz; Nokia Servis ve Çözümler Müdürü Ali Selim Aytuna anlatıyor.

Dünya, bilişim teknolojilerinde hizmet fiyatlarının düştüğü, teknolojiye erişilebilirliğin arttığı "demokratikleşme" dönemini yaşamaya başladı. Microsoft Windows yazılımlarıyla başlayan süreç Web Analytics ölçeklendirme metotlarının ortaya çıkması ve akabinde bulut bilişim teknolojilerinin gelişmesiyle açık standartlar dönemine ulaşmamızı sağlamış vaziyette.
Bugün astronomik büyümelerden söz ettiğimiz mobil dünya da bu sürecin en önemli çıktılarından. Kişilerin bulundukları yerden o ana ilişkin paylaşımlar yapabilmelerine, işlemlerini mobil yoluyla o an gerçekleştirebilmelerine imkan sunan hizmetler değer kazanmış durumda.

Mobil, dijital internet uygulamalarındaki büyümeden 2 kat daha hızlı büyüyor, tabiri caizse mobilde büyük bir PATLAMA yaşanmakta. Bugün dünyada PC üzerinden internet kullanıcısı sayısı 1.5 milyon iken, mobil internet kullanıcısı sayısı 1 milyara ulaşmış durumda ve 2015 yılında 2.7 milyara dayanacağı tahmin ediliyor. 2013 ise, tahminlere göre, kırılım yılı olacak. Dijital ve mobilin 2013'te başabaş noktasını bulması ve mobildeki büyümenin dijitali geçmesi bekleniyor.
Para kazanabilmek için, her sektörde, ölçeklenebilmek ve hesaplamalarla yürümek önemlidir. Eğer pazar olgunlaşma sürecini tamamlayamadıysa da prestij ve rekabet kazancın ön koşulu haline gelir. Mobil pazar son yıllarda olgunlaşma dönemine girmiş durumda. Bu dönüşüm sürecinde markalar kendi teknolojileri üzerinden ekosistem kurma çabasındalar, bu durum elbette ki rekabeti tetikliyor ve sonuç olarak pazarın da hızla büyüdüğünü görüyoruz. Mobil kullanıcılar 2010'da yılda 5 milyara yakın uygulama indirmişler, ancak bu sayı 2012 yılında şimdiden 50 milyara ulaşmış durumda. Akla ilk gelen mobil uygulama örnekleri tabiki de Angry Birds ve Instagram. Angry Birds'n istatistiklerine bakarsak uygulama günde 250 bin kez indiriliyor, 10 milyar bölüm oynanıyor, 200 milyon dakika bu oyun oynarken geçiriliyor. 9 kişilik Instagram ekibinin başarısı ise yadsınacak gibi değil, şirket kuruluşundan 2 yıl sonra Facebook'a 1 milyar dolara satılıyor.
 
Nokia Mağaza Türkiye ise 2 sene önce 30-40 bin dolar civarında getiri sağlarken, bugünkü kazancı 3,5 milyonlara ulaşmış durumda. Bu rakamlarla Türkiye Hindistan ve Çin'den sonra Nokia OVI Store üzerinden en çok uygulama indiren 3. ülke konumunda.
Bu başarı hikayeleri ve istatistikler elbette ki girişimcilerin ilgisini ve dikkatini çekiyor, ancak başarılı hikayelerin yazılabilmesi için öncelikle pazar dinamiklerinin iyi ölçülmesi, öngörülerin doğru okunması ve ihtiyacın doğru tespit edilmesi gerekli. Bu açıdan ele alınırsa, Instagram'ın bu denli başarılı olmasının sebebi de oldukça net, çünkü Odeo ve Twitter'da deneyim kazanmış çalışanlar pazardaki boşluğu, ihtiyacı fark edip bunun üzerine sosyal medyada paylaşım kolaylığı sağlayacak girişimlerine atılıyorlar.
Fiyatlandırma ve satış yapısını da ele alırsak, müşteri profiline ve pazar yapısına göre ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini söylemek hatalı olmaz. Dolayısıyla yerel satın alma davranışlarının iyi analiz edilmesi, planlanan model için yerel çalışabilme özelliğinin geliştirilmesi de gerekli. Aynı şekilde, Türkiye'deki akıllı telefon kullanım oranının %25 olması dünyadaki öngörülerin birebir ülkemize uyarlanamayacağını da söylüyor. Akıllı olmayan telefon kullanıcıları sayısının böylesine yüksek olduğu bir pazarda bu kullanıcıların da mobil ihtiyaçlarının bulunduğunu göz ardı etmek büyük bir potansiyeli gözden çıkarmak anlamına gelir. Bu noktada müşteri segmentlerini iyi tanımlayabilmek oldukça kritik bir durum.
Türk mobil kullanıcılarına ilişkin bir diğer bilgi de Fremium modelini bir hayli seviyor oluşumuz. Belirli bir süreye kadar ücretsiz kullanıma imkan veren bu uygulamaların gelir modelini ise alınan reklamlar oluşturuyor. Reklamdan en çok parayı kazanan uygulama kategorileri ise infotainment, oyun ve video içerikleri.
En hızlı büyüyen kategorileri ele alırsak, bunlardan ilki tabiki de orijinal fikirler barındıran oyun uygulamaları. Oyun ve yerele uyarlama demişken, Nokia Servis ve Çözümler Birimi tarafından da desteklenen efsane "Yılan" oyununun Türk versiyonu oldukça ilgi çekmiş durumda.

Karşınızda Kasap Havası (yurt dışındaki adıyla Wedding Snake!)
  

Oyunun bildiğimiz Yılan'dan farkı, olayın dört farklı düğün salonunda geçiyor olması. Bizler  oyunun kahramanı olan ve halay başı olmaya yemin etmiş olan Nihat'ı kontrol ediyoruz; oyunun amacı ise düğün salonunda bulunan misafirleri halaya katmak ve bonus düğüncüleri alarak halayı uzatmak. Yılan'ı senelerdir oynayan ve bir türlü oynamaktan bıkmayan bir kesim olduğunu düşünürsek, bu oyunun yaratılmasına gerçekten ihtiyaç varmış gibi. Kasap Havası'yla oyun dibine kadar yerelleşmiş vaziyette ve oldukça da eğlenceli.

Son olarak, bilişim dünyasındaki demokratikleşmeyle konuya başlamıştık, liberalleşmeyle tamamlayalım. Yapay zeka uygulamalarının geliştirilmesiyle öneri sunma kalitesinin de artacağı, bunun da teknoloji bulutundaki liberalleşmeyi destekleyeceği öngörülüyor. Dijital oyunlar, NFC teknolojileri ve İvmeölçer ise Ali Selim Aytuna'nın bilişim bulutundan sadece birkaç başlık...



21 Nisan 2012 Cumartesi

MARKAFONI.com


              -------------       -------------       -------------      --------------       -------------      ------------

Girişimci ruh diye bir durum varsa eğer Tolga Tatari kesinlikle bulunduruyor olmalı ondan.
18 yaşında bilgisayar parçaları toplayıp satma girişimiyle başlayan hikayesi, yaşça büyük ancak bir hayli sosyal ortaklarla 1999 yılında Hip Productions'ın kurulmasıyla devam ediyor (ki bunlar Alanis Morisette, Placebo, Moloko'yu Türkiye'ye getirmiş adamlar). Çeşitli sebeplerle Hip Productions işinde büyük meblağlar yanıp ortaklık sona erdiğinde Tolga Tatari henüz 20-21 yaşında, daha yolun başında olması sebebiyle bu ilk iki girişimindeki batışlar gözünü pek korkutamıyor. Sonraki dönemde ise internetteki büyümeyi ve büyüme potansiyelini fark ediyor ve bu kez bir çöpçatanlık girişimiyle 2002'de evlilik.com ile yola devam ediyor. Bu noktadan sonra şans hızla gülmeye başlıyor; hedef kitlesine ulaşmayı başarıp hızla büyüyen şirket 2003 yılında yaklaşık 40 bin dolara başka bir gruba satılıyor. Sonrasında ise Akinon adlı yatırım ajansı kuruluyor (Akinon'un yatırımları arasında grupfoni.com, zizigo.com, misspera.com, kariyergenç.com, enmoda.com bulunmakta). 2008 yılında bu kez Sina Afra ile tanışma ve markafoni.com ile e-ticaret serüveni başlıyor. 2011 yılına geldiğimizde ise Tolga Tatari'nin Dünya Genç Liderler ve Girişimciler Federasyonu tarafından iş dünyası kategorisinde "en başarılı genç" seçilerek dünyaya yön verecek 10 başarılı Türk genci arasında yer aldığını görüyoruz.

Tolga Tatari, Sina Afra ile tanışmasını büyük bir şans olarak nitelendiriyor. Sina Afra'nın tanıştırdığı yatırımcının (ki kendisi SKYPE'ın da yatırımcısıymış) markafoni.com'u finanse etmeyi kabul etmesiyle birlikte herkes için önemli bir dönem başlıyor. Özel alışveriş sitesi iş modeli doğum yeri Fransa'dan sonra Türkiye'ye  geliyor.
İlk 1 sene boyunca internetten alışverişin büyük bir kısmının erkekler tarafından gerçekleştirildiği bir ülkede kadınların da ilgisi çekilmeye, satın alma davranışları değiştirilmeye, daha doğrusu Türkiye'de olmayan bir sektör yaratılmaya çalışılıyor. Ancak müşterinin gerçekten böyle bir ihtiyacı da varmış demek ki, hiç reklam harcaması yapılmadan kulaktan kulağa yayılarak markafoni.com bugünlere kadar geliyor. Site üzerinden ilk açıldığı hafta sadece 4 ürün satılmışken şimdi sitede 5.5 milyonu aşkın ürün yayınlanıyor ve günde 35.000 paket postalanıyor.

markafoni.com'un iş modeli aslında YKM veya Boyner gibi perakendeciler ile pek farklılık gösteriyor sayılmaz. Gelir modelini ise sanal pazar yerlerindeki komisyon bedeli yerine, ürün üzerine kar koyarak satış yapmak  oluşturuyor. Perakendecilere online ortamda satış kanalı oluşturmayı amaçlayan model gereğince markafoni.com'da her gün müşteriye sunulması gereken, doldurulması gereken ürün kategorileri bulunuyor. Bu kategorilerin doldurulmasında ise öncelikle en fazla satışı getirebilecek markalar ve fiyatları inceleniyor, markaların depo ve stok durumları da seçimde etkili oluyor. Ürünler ile fiyatların yanı sıra sitede görülmesi/gösterilmesi gereken resim boyutları, filtreleme düzeni, ödeme adımları vb. site layout kararları da gelen trafiği satışa dönüştürebilme açısından büyük önem taşıyor. E-ticarette %1 - %2'lik dönüştürme oranları başarı olarak görüldüğünden detaylarla ilgilenmek aslında kazanç anlamına geliyor. Bu anlamda sitede fotoğrafların yayınlanması müşterilerin satın alma davranışını oldukça etkileyen bir durum. Ürünlerin kişinin üzerinde nasıl durduğu konusunda fikir vermesi adına siteye yüklenen resimler 17 foto stüdyosunda 12 manken ve 85 kişilik bir prodüksiyon ekibi tarafından hazırlanıyor, günde 2500'e yakın ürün fotoğraflanıyor.

Markafoni ve Grupfoni'nin başarılı hikayeler yazmaya başlamasından sonra pek çok özel alışveriş ve grup satın alma oluşumları ortaya çıkıyor. Ancak markafoni grup şirketlerinin pazara ilk giren hatta pazarı yaratan oluşumlar olması gruba önemli bir avantaj sağlamakta. Benzer isimlerle pek çok benzer sitenin ortaya çıkması, rakip sitelerin insanları artık bezdirecek seviyelere ulaşan yanlış e-mail marketing yönetimleri bu sitelerin hep markafoni.com'u takip ettiği algısı oluşturuyor müşterilerde, gün sonunda da bu yine markafoni'nin işine yarıyor.
markafoni.com Yunanistan, Ukrayna, Polonya, Avustralya pazarlarına da giren ve oldukça hızlı büyüyen bir şirkete dönüşmüş durumda ve markafoni'inin 2. senesinde pazara Limango ve Trendyol'un girişiyle birlikte rekabetle baş edebilme stratejileri de geliştirilmesi gerekiyor. Bu dönemde dikkat etmesi gereken en önemli nokta, büyümeyi organize edebilmek! Çünkü hata yapabilme lüksü artık ortadan kalkıyor, bu da profesyonellerle çalışmayı gerektiriyor. Türkiye'nin en büyük e-ticaret "holding"i olmayı hedefleyen markafoni grubu 2. senesinin sonunda Sina Afra'nın CEO olarak şirkete katılmasıyla hızlı büyümeyi yönetebilme adına adımlar atıyor.

Büyüme hızı ve büyümeyi yönetmesi açısından yatırımcıların ilgi odağı haline dönüşen markafoni.com, 2011'de global bir marka olma yolunda %70 hisseye karşılık 200 milyon dolarla Naspers'ın MIH-Allegro şirketiyle ortaklık kuruyor. Yeni yatırımcının Naspers olarak seçilmesindeki temel sebep bu şirketin ortaklık geliştirdikleri oluşumların stratejilerine saygılı davranmaları ve şirketin yönetimini, planlarını değiştirmek gibi bir yöntem uygulamıyor olmaları. Ayrıca bu yeni yatırımcı e-ticaret konusunda yetkin pek çok şirketi de bünyesinde bulundurduğundan yapılan konferanslarda şirketler arasında değer katacak süreçler konusunda bilgi alışverişi de sağlanıyor. Markafoni kurulan ortaklık sayesinde Naspers'ın kalesi konumundaki 12 ülkeye de girmeye hazırlanıyor.

Not: Gelişmiş pazarlarda internetten alışverişin internet kullanımına oranının %50 olduğu biliniyor. Bu orandan Türkiye'deki e-ticaretin de bugünkü hacminin 3 katına ulaşacağı öngörülebilmekte. Başarı yakalanabilmesi için ise iş modellerinin yerele uyarlanabilmesi gerekiyor.






16 Nisan 2012 Pazartesi

SPORX.com

SÜPER SPOR SİTESİ
Kurucu ortaklardan İlkan Gökyılmaz. İstanbul Erkek ve Boğaziçi Bilgisayar Mühendisliği mezunu.
Üniversitede, o dönemin ilklerinden "hotmail"den esinlenerek, web-based e-mail yazılımı geliştirmeye yönelik bir projeyle serüven başlıyor,  Projenin adı ise Star Wars'tan esinlenilmiş, "TrekMail". 1998 yılında aynı ekip ilk işini alıyor, 1999'da ise üniversite kampüsünde KOSGEB'den alınan destekle BİMTEK şirketi kuruluyor. 2000 yılında ekibin dağılmasıyla birlikte İlkan Gökyılmaz, Maksimum İletişim Hizmetleri A.Ş. adını verdiği sporu ve taraftarları hedef kitleye koyan şirketiyle yola devam ediyor (şirket bu dönemde webaslan.com, karakartal.com, superfb.com taraftar sitelerinin içerik sağlayıcısı konumunda). Ancak büyümek ve ölçeklenebilirlik adına mainstream bir spor portalı modeli geliştirmek anlamlı bulunuyor ve 2005'te superspor.com hayata geçiriliyor. Son olarak 2007 yılında ise marka oluşturmak ve isim anıldığında tek oluşum olarak akıllara gelmek adına stadyumlarda vb. mecralarda büyük reklam harcamaları yapılarak sporx.com'a dönüşümle süreç tam anlamıyla rayına oturtuluyor. Müşteriye kullanılan bir kelimeyle sadece kendini hatırlatabilmek anlamına gelen marka bilinci oluşturma, sporx.com da dahil tüm girişimler açısından önemli. sporx.com yönetimi de bunun farkında olarak portalın ismini ve alan adını değiştiriyor; çünkü süper spor tamlaması taraftarlar arasında tam anlamıyla jenerik bir kullanım şekli ve müşterilere özel bir anlam, bir yer, bir oluşum çağrıştırmıyor. Dahası bu isimle anılan TV programları ve gazete sütunları da var, markanın tescili mümkün değil.

sporx.com sporla ilişkili bir sektörde her ülkede en çok takip edilen tek site olmanın güç olduğunun bilincinde olarak, globale açılmaktan çok Türkiye'de ve Türklerle ilişkide kalarak büyümeyi ana strateji olarak ele alıyor. Sürekli olarak "Yeni neler yapılabilir?" sorusuna yanıt aranıyor, hayata geçirilen yanıtlardan bazıları ise: Smarttv uygulamaları geliştirilmesi, turnuvalara özel mikro siteler tasarlanması, kullanıcılara özel hizmetler sunulabilmesi amacıyla Bulgaristan, Yunanistan, Almanya, İngiltere'nin önde gelen spor siteleriyle ortaklık girişimleri, Almanya'daki Türklere ulaşmak amacıyla geliştirilen sporx.de portalı,... Yeni uygulamalara ek olarak, hali hazırdaki uygulamaların da en iyi şekilde yönetilmesi gerekiyor ki kullanıcılar memnun kalsın, yeniden siteye gelsin, siteyi çevresine tavsiye etsin. Şirket bu yönetimi küçük ancak yararlı web sitesi ölçeklendirmesi hizmetleri ve çeşitli e-uygulamalardan yararlanarak dış kaynak kullanımı şeklinde sağlıyor: google tabanlı e-mail sunucusu, website pulse (belirli aralıklarda sunucuların çalışıp çalışmadığının kontrolü),...
İlkan Gökyılmaz'ın içinde bulunduğu bu oluşum 2004'ten beri Turkcell'e, 2007'den beri ise Avea'ya spor-lig içerik sağlayıcı olarak çalışıyor. Şirket, Avea uygulaması ile 2011 yılında en iyi model uygulayıcısı ödülünü alıyor. Türkiye'de Adidas ile, Almanya'daki spor içerik-altyapı sağlayıcısı konumunu geliştirmek için ise Türk Telekom Mobil ile iş ortaklıkları yürütüyor.

sporx.com sitedeki içeriğe dayalı trafik alan ve reklam gelirleriyle dönen bir iş modeline sahip. Ancak her gün siteyi ziyaret edenlerin sayısına bakılırsa, bu sayıdan farklı bir gelir modeliyle de değer yaratıldığında işin anlamlı derece büyüyeceğini öngörmek zor değil. Dolayısıyla "Site üzerinden başka ne satabiliriz?" sorusuyla gelir farklılaştırmasını amaçlayan yeni e-ticaret fikirleri de araştırılıyor. Bunlardan ilki, belki de bugün pek popüler olan fırsat siteleri modelinin atası sayılabilecek bir uygulama olmuş, superkupon.com. Ancak başarısızlıkla sonuçlanıyor proje, çünkü kullanıcıdan kuponunu hardcopy şeklinde indirim kazandığı mağazalara göstermesi bekleniyor. Bu ise hem müşteri için yorucu bir durum hem de uygulamanın hayata geçtiği dönemde yazıcılar ve ozalitçiler bugünkü kadar yaygın değil. Başarısızlık nedeni: Müşteriye kolay ve tercih edilebilir bir hizmet sunmaması ve belki de erken hayata geçirilmiş bir uygulama oluşu.

Ligtv ve Fotomaç'ın yanı sıra sporx.com'un diğer büyük rakipleri, son zamanlarda dijitalin değerini kavramaya başlayan yayın holdingleri. Portalı rakiplerinden ayıran nitelikler ise Euroleague yayıncısı olması, 3 dönem Bundes Liga yayın haklarını elinde bulundurması, UEFA ve FIFA'yla akreditasyonunun bulunması. 

Portalın hedeflerinden biri "Internet üzerinden de maç seyredilebilir" algısını yaygınlaştırarak siteye trafik oluşturmak olarak görülüyor. Öyle ki bir dönem İtalya liginin yayın haklarını almaları sayesinde dev derbilerden "İnter - AC Milan" maçını bile internet üzerinden yayınlamışlar. Türkiye liginde ise saha içi görüntüler yayınlanamıyor, röportaj ve ilgili başka yayınlar paylaşılabiliyor sadece. Çünkü Digitürk iş birliği ve yayın hakları konusunda oldukça katı.

Peki İlkan Gökyılmaz'ın girişimciliğe ilişkin notları nelerdir dersek...
- Her şeyden önce iş fikri ve pazarın buna uygunluğu önemlidir; AYDA GÜL SATMAYA ÇALIŞMAYIN.
- Networking ve Konsantrasyon işinize değer katar, ancak çoğu zaman aynı kişi ikisini de başaramaz. Bu yapıya uygun bir ortaklık kurmaya çalışın.
- KERVAN YOLDA DÜZÜLÜR sözü çoğu zaman doğrudur; ilk olmak en iyi olmaktan daha büyük rekabet avantajı sağlar.
- İki kat daha fazla çalışmak zorundasınız, sıkılmadan çalışmanın yollarını bulun.
- Düşünün, araştırın, öğrenin (hukuk, finans, teknoloji vb.).
- Ekibinize güvenin, işleri delege edin,  gereğinden fazla mükemmeliyetçi olmayın.
- Çalışma isteği yaratın; korku değil saygı duyulan olun.
- Arada bir operasyonlara uzaktan bakmayı öğrenin.
- Kendinizle yarışın, her yıl kendinizi aşmaya çalışın.
- Son olarak, sağduyuya güvenin.

Ve siz sayfamı terk etmeden, şiddetle tavsiye ediyorum: Korhan Futacı ve Kara Orkestra!!



14 Nisan 2012 Cumartesi

Nordic Music Week


Tanıştırayım İzlanda'dan Sindri Már Sigfússon... Aslında ben de yeni tanıdım kendisini. "Böyle güzel abi oluyor mu ki?" sorusunun yanıtını önceden bulmuş olmasaydım çok heyecanlanabilirdim diyecektim ki zaten elimizde olmadan fazlasıyla heyecanlanmışız ertesi gün (tamam neyse oraya hiç girmeyelim).

11 Nisan 2012
İlk olarak incecik yumuşacık sesli, samimi, sempatik, sevgili Soléy sahnede. Mutluluk, sadelik, saflık, bir değişik hissiyat. Sonrasında ise Sin Fang! Kulisten ilk çıkışında alkışlıyoruz, şaşırıyor bi, ilginç mimikler. O adeta benimsediği kırmızı hırka, zayıf zayıf, ne de güzel bir Sindri. İlk şarkılarda biraz tripliydi gibi, ama sonrasında eğlendi söylerken, bizi de mutlu etti. Son şarkıda klavyede Two Boys'a nasıl gireceğini bilemeyip "Soléy, Solééééy" diye yardım isteyişi ise hala kulaklarımızda. Konser sonrasında müzik aletlerini toparlamaya kulisten sahneye geldi ekip. İşte tam o sırada dayanamadık artık, bayıldık, bayıldık. Her fotoda el sallayan, muhabbet ederken sempatiklik ve güzellikten ölmek üzere al yanaklı, kirli sakallı, mavi gözlü bir Sindri! 
Üzgünüm, biz konserdeydik, siz ise gelemediyseniz böylesini dinlemek zorundasınız. Yeni şarkı: walk with you.

 
13 Nisan 2012
Bu gece aslında Kings of Convenience'a kavuşmuş olacaktık. Sağlık problemi sebebiyle abilerden biri, Eirik, gelemedi, ancak çok sevgili turuncu abimiz Erlend  Øye İstanbul'da. Kısa bir akustik konser. İlk şarkılarda Erlend biraz mutsuz gibi, yalnızlık çekiyor gibi. Nedense duygusal yoğunluk, sahnenin önünde gözlerimiz dolu dolu bizim de. Sonrasında ise seyirciyle etkileşim, "Bugün İstanbul'da neler mi yaptım?" şarkısı ve "Aradığınız aslında hayalleriniz, ama onlar hayal, gerçek olmadığını anlayınca kırılmayın" gibilerinden sözler. Erlend o an sanki Merve'yi ve içini bilirmiş gibi. Son olarak we're two lost souls swimming in a fish bowl diyor ve gidiyor Erlend. Alkışlarla son gelişinde ise Norveççe bir bahar şarkısı söylüyor bize "Bu zamanlar Bergen'de ağaçların ilk yeşerdiği zamanlar" diyerek, sanki o an o yeşilleri gördü, o kadar mutlu.


Konser sonrası (hatta baya sonrası) da güzel tabi. Babylon nasılsa o an bomboş. Erlend ve biz içerideyiz sadece. Masal anı mı? Canım sarıldı bize biz hiç bir şey diyemeden, koca kollarıyla sanki kanatlarının altına aldı sanki. Azıcık mutlu olabiliriz?! Şimdiyse bu heyecanla eylüldeki Kings of Convenience'ı adeta iple çekiyoruz. 




8 Nisan 2012 Pazar

YemekSepeti.com

The Smiths dinleyerek okusanız güzel olur bence çünkü there is too much cafein in your bloodstream and the lack of real spice in your life!
              -------------       -------------       -------------      --------------       -------------      ------------

Dünyayı girişimcilerin değiştirdiğine inanın diyorlar, sanırım inanmak lazım, kanıt: yemeksepeti.com. Kurucuları Melih Ödemiş & Nevzat Aydın, iki Boğaziçi mezunu bilgisayar mühendisi.
Melih Ödemiş mezuniyetinden sonra yaklaşık 1 sene kadar Citibank'ta çalışıyor. Kendi girişimine atılmadan önce kurumsal bir firmada çalışıp öğrendiklerini kendi şirketinde uygulamayı oldukça değerli görüyor. Çünkü iki dünyayı da bilmek, neler kaçırabileceğini görmek, aslında ne istediğini anlamak önemli. Böyle girişimcilerin yürümesi de daha kolay aslında, çünkü gerekli network, tecrübe hep kurumsalda kazanılan nitelikler. Girişimci ruhunuz da varsa zaten zamanın geldiğini bir şekilde anlıyorsunuz ve kendi yolunuzu çizmeye başlıyorsunuz. Fırsat var mı? Ekip var mı? Donanım yeterli mi? O zaman girişiyorsunuz.
yemeksepeti.com 2001 ocak ayında faaliyete geçiyor. Neredeyse Türkiye'ye ticari internetin girişinden beri faaliyette yemeksepeti. Bu giriş dönemi dotcom'cular için umut vadeden bir dönem (BOOM!). İnternet zenginleri, yeni ekonomi o dönem sık sık kullanılan terimler. Yeni ekonomi ise aslında değişik bir şey değil, sadece ticaretin gerçekleştiği mecra değişiyor çünkü. Yeni kurallara, yeni yollara adapte olabilmek önemli olan. Ancak ekonomik krizlerin getirdiği sarsıntılar sonrasında pek çok dotcom faaliyetini sonlandırmak zorunda kalıyor, bu döneme dayanabilenler ise şu an zaten köşebaşılarını tutmuş şirketler. yemeksepeti.com'un bu çılgın dönemde ayakta kalabilmesinin sebebiyse birebir veya benzer iş modellerinin piyasada olmaması, pazar tam olarak oluşmuş olmadığından rekabetin olmaması, pazardan pay kapmak için çabalamaya gerek olmaması. Çünkü 2000'lerde daha çok telefonla paket servis siparişi veriliyor, zamanla internet üzerinden sipariş verme imkanı sunulmaya başlansa da pazar yeri modeli uygulan bir şirket yok.
Melih Ödemiş en büyük şansını  1995-99 yılları arasında, Türkiye'de ve dünyada internetin hızla geliştiği bir dönemde bilgisayar mühendisliği bölümünde okumak olarak görüyor. Okul sırasında yürüttüğü projelerin de katkısıyla "İyi bir girişimcilik hikayesi nasıl yazılır??" sorusuna yanıt verebilecek motivasyona sahip olarak mezun oluyor. Girişimci bir aileden geliyor olması da bu durumu destekliyor sanırım.

yemeksepeti.com klasik bir e-ticaret sitesi değil, daha çok paket servis veren restoranlar ile acıkmış müşterileri buluşturan bir pazar yeri. B2B + B2C = B2B2C hatta. Gelir modeli komisyon bedeli üzerine kurulu ve neredeyse kuruluş günü belirlenen modelle aynı hala. 2001 yılında 5 kişi ve günde 30-40 arası siparişle yürüyen şirket, 2011'de 100 kişiyi aşkın ekibi, kayıtlı 6.000'e yakın restoranı ve günde yaklaşık 50.000 siparişle adeta koşuyor. Günde 1.000 işlemin bir e-ticaret sitesi için hatırı sayılır bir durumu söz konusu olduğu düşünülürse, evet gerçekten de koşuyor.
Yurt dışında ise Rusya'da sisteme kayıtlı 600, Birleşik Arap Emirlikleri'nde ise 500 restoranla büyümeye devam ediyor. Rusya pazarına girmek aslında büyük risk taşıyor, ancak bir o kadar da büyük getiri anlamına geldiği için tercih ediliyor. İklim koşulları ve trafik Moskova'da paket servis hizmetin önündeki en büyük handikap. Birleşik Arap Emirlikleri'nin tercih edilme sebebiyse Dubai gibi yüksek gelir seviyesine sahip şehirler ve sistemin ingilizce olarak kurulması, yürütülebilmesinin sağlayacağı kolaylık.

yemeksepeti.com giriş yıllarında pazarlama bütçesi ayırmamış bir şirket. "İşimizi iyi yapalım, eğlenceli bir iş modeli sunalım, bizim tanıtımımızı müşteriler yapsın" fikriyle maliyeti düşük word of mouth marketing'e yöneliyorlar daha çok. Ancak halkla ilişkiler bütçesi o zaman da şimdi de önemli bir paya sahip. Çıkan haberler, yapılan olumlu yorumlar vb. tanıtım açısından oldukça değerli görülüyor. Şirketin yıllar içinde değerlenmesiyle birlikte 2007'de %20'lik hisse karşılığında Alman yatırımcılarla ortalık kuruluyor. Ancak pasif ortaklık söz konusu, yeni ortaklar işlerin yürütülmesine pek karışmıyorlar. 


Son olarak, Melih Ödemiş şirketlerin geçirdiği farklı evreler için farklı özellikler taşıması gerektiğini söylüyor.
1-3 yıl - deneme yanılma, gözlem, değişim, iyi ekip, sabır
4-6 yıl - ekipte kan değişimi, iş birliği, işleri delege etme, taktikler, sabır
7-10 yıl - sağlıklı büyüme için girişimci ruhu kaybetmeme, risk yönetimi, stratejiler, sabır

Ve yemeksepeti.com'un en yeni uygulamalarından JOKER! Birebir kullanıcıya özel anlık indirim fırsatı modeli. Restoranlara müşteri kazandırmak ve müşteri memnuniyetini geliştirmek amacıyla, restoranlarla anlaşarak belirli zaman aralıklarında belirli kriterlerle müşterilere indirim fırsatı sunuluyor ve müşteri bir anda ekranda JOKER önerisiyle karşılaşıveriyor. Yeni bir uygulama olması sebebiyle kullanım seviyesi henüz %3'ler seviyesinde, ancak benzer yeni uygulamalar, müşteriye özel kampanyalar da yolda...





6 Nisan 2012 Cuma

PROMOQUBE

2005 İşletme Mühendisliği mezunu Promoqube Dijital Marka İletişimi şirketi kurucusu Özgür Alaz'dan projelerin farklı evrelerine ilişkin farklı dijital pazarlama stratejileri...
(ve The Strokes eşliğinde okuyabilirsiniz mesela Machu Picchu)


Dijital pazarlama da geleneksel pazarlamayla benzer şekilde işleyen bir süreç aslında.
Acquisition > Attention > Retention > Referal > Revenue

Acquisition! (direkt pazarlama, sosyal medya, PR, billboardlar hatta otobüs duraklarındaki reklamlar yoluyla tüketiciyi haberdar etme)
3 ana haberdar etme stratejisi bulunuyor.
PAID Media. Google, Facebook yoluyla para harcayarak tanıtım yapma yolu. Google arama yerini, kelimeleri hedeflerken, Facebook kişi bazlı reklamlamaya imkan veren bir mecra. Önemli bir nokta, eğer internet sitesinin tanıtımını yapmak istiyorsanız bunu yine internet üzerinden dağıtmanız gerektiği. Çünkü internet sitesine en ucuz trafik yine internet yoluyla sağlanıyor. TV'de reklam yayınlamak (son zamanlarda pek çok private shopping sitesi!) müşteri getirmekten çok marka değerini güçlendirmek için kullanılıyor.
EARNED Media. Word of mouth sayesinde maliyetleri yükseltmeden reklam yapma yolu. Fikri, ürünü yaymaya gönüllü insanlar zaten var, bu yapıdaki müşterileri harekete geçirmek, paylaşım yapmalarını sağlamak önemli.
OWNED Media. Markanın sahip olduğu mecralar, kaynaklar yoluyla iletişim kurma. Etiketin, paketin üzerine web sitesi, Facebook sayfası vb. bilgileri yerleştirme.
Ancak bu stratejileri bilmek yetmiyor; mecra kullanımını bilmek, kazanç getirmeyenden vazgeçmek ya da uygun medya karışımını oluşturmak daha önemli. Google Analytics ölçümleme, optimizasyon konusunda yararlanılması önerilen bir platform.

Attention! (müşterinin ilgisini çekme, ilk adımı attırma)
Müşterinin siteyle etkileşim yakalayabilmesi için uygun format, görünüm, karışımın bulunması gerekiyor ('Paylaş' butonu bulunsun mu? 'Öner' butonu olsun mu? Buton kırmızı mı olsun, mavi mi?...). En iyi formatı oluşturabilmek için A/B Testing metodu kullanılıyor. Bu konuda ise Google Website Optimizer oldukça kullanılan bir platform.

Retention! (müşteriyi tekrar siteye getirme)
E-mail pazarlama, içerik temelli iletişim, aktivasyon/CRM stratejileri, remarketing yoluyla müşteriyi tekrar getirme. Remarketing, Google Analytics ve Adwords ile benzeri network kanalları sayesinde 'Internet sitemi incelemiş, x kategorisini incelemiş, y alışverişi yapmış kişilere internette herhangi bir yerde reklamımı göster!' isteğini gerçekleştirilebilir kılıyor. Reklamlar sadece belirli kıstasları sağlayan müşterilere gösterildiği için de hedef kitleye ulaşma ve etkileme oranları remarketing sayesinde çok yüksek oluyor.

Referal! (tavsiye etme, arkadaşlarını getirme, paylaşımlar)
İnsanlar iyi ürünleri tavsiye etmeye meyilliler. Dolayısıyla paylaşımlar da maliyet oluşturmadan tanıtımı sağladığından işin hızla büyüyebilmesi açısından oldukça kritik. Bir kez daha, word of mouth marketing.

Revenue! (gelir, fayda, kazanç)
İş modeline uygun olarak çok farklı yollarla gelir kaynakları oluşturulabiliyor: sponsor destekleri, fon desteği, reklam gelirleri vb...





5 Nisan 2012 Perşembe

Index Grup

Bu sabah şirkette "bizim departmanı ilgilendirecek dünyada neler oluyor acaba?" şeklinde Dünya Gazetesi'ne bakınırken bir anda İTÜ Mezunlar Konseyi Başkanı Erol Bilecik'in resmiyle uyanıverdim.
Deniz Tunçalp ve çok sevgili bitirme dersi hocam Zeynep Erden Bayazıt'ın açtığı Girişimcilik dersinin ilk konuğu ve bilişim sektöründen Index Grup CEO'sudur kendisi. Index Grup'un Ortadoğu ve Balkanlarda da faaliyete geçmeyi planladıklarını okudum, nedense mutlu oluverdim bir an.
Haber de burada, bakmak isterseniz: Dünya Gazetesi. Ve şu an, bugün diye aslında dünün gazetesini okuduğumu da fark ettim, sanırım bugün hala daha uyanamamışım ben. Neyse sonra görüşürüz o zaman....