26 Mayıs 2013 Pazar

'Sound'Garden


Duyuyor musunuz? Ne de güzel konuşuyor insanlar.
Ama konserdeyiz ve en öndeyiz aslında.
Hadi arkadakiler konuşsunlar, çünkü demek ki müziğe o kadar da yakın olmak istemiyorlar yani niyetleri belli. Ama önlerdeyseniz ve adamlar multi enstrümanla o popüler dünyanızda belki bir daha karşılaşamayacağınız kadar güzel bir şeyler çalıyorsa konuşmaya devam etmemelisiniz bence.
O çok ilginç bir dünya gerçekten de, Kings of Convenience abileri susmanızı istediğinde bile çenenizi kapatmak yerine "adam beğenmiyorsan git dedi abi resmen haha" şekliyle devam edebildiğiniz.
Bence yoldan çıkıyoruz hızla, olay birkaç senedir 'festivale gidelim, güzel müzik dinleriz' kafasından etkinlik ve kültür pazarlamasına çekilmiş vaziyette. Ve biz elimizden başka türlüsü gelmediği için değil, içimizden gele gele çok çabuk giriveriyoruz o yola. Neyse tamam sorun değil(!) ama bari gerçek müzikleri bu yolda harcamasaydık, daha doğru haliyle TÜKETMEYESEYDİK...

Soundgarden epey güzeldi dün.
Bir dolu İstanbullu genç güldü, eğlendi, güneşlendi, dans etti, mutlu oldu ama  pek müzik dinlemediler bence (en korktuğum şeyse müzik dinlemeyi gerçekten unutmuş olabilecekleri). Festival Molotov Jukebox için kesinlikle en doğru adresti mesela, ama Kings of Convenience bu tarz 'dağıtmalık' bir festivalde olamazdı öyle ki sahnedekiler dahil pek çoğumuz da pek mutlu olamadık. Bence Kings of Convenience şu hissiyatta kalmalıydı hepimiz için. Geçen yaz açık alanda gerçekleşen Feist konserinden sonra çoğu dinleyici ses dağıldığı için umduğunu (hayal ettiğini) bulamadığını söyleyip durmuşken ormanın göbeğinde bir adet akustik Kings of Convenience. Dahası arkadaki sahneden gelen kocaman uğultular. Dahası susamayan gençlik. Üzgünüm. Günün sonunda sahneye çıkan Devotchka ise farklı bir uçta yaptıkları müzikle dinleyebileceğimiz en değerli yabancı gruplardan biri, ama çoğu insan onları popüler-kült filmlerinden Little Miss Sunshine'dan tanıyor ve oraya "gidelim, eğleniriz abi" kafasıyla gelmiş zaten. Devotchka müzisyenleri sahnede ciddiyetle yardırmaya başlayınca ise ne yazık ki eğlenemiyorlar, önlerdeki kalabalık yavaş yavaş seyreliyor öyle ki biz bir bakıyoruz en öne gelivermişiz. Alkışlar da haliyle seyrek (kalabalığın içinde, benim duyabildiğim). Bir kez daha üzgünüm çünkü Devotchka'yla da beklenen iletişimi kuramadık.

Ve ben bunları yazarken yine dünyadaki en romantik kişi olduğumu düşünüyorum istemeden.
Çünkü hayatta müzik gibi çok değerli bir şey var, ama biz adeta onu da tüketmeye programlanmışız gibi sadece bir yerde olmak (ya da olduğumuzu göstermek) için bir şeyler yapıp duruyoruz.
Ve bu durumdan pek çabuk sıkılamayacağız gibi durduğu için ben sadece üzülebiliyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder