Hususi olarak açıp replay'de tüm gün dinleyebildiğim az sayıda müzisyen(ler) var aslında:
The Strokes/Julian Casablancas, The Smiths/Morrisey, Pearl Jam/Eddie Vedder, Seabear/Sin Fang, Beirut, Büyük Ev Ablukada.
Ve 4. çinkoyu Kuruçeşme Arena'da BEIRUT ile yapıyoruz!!
21 Eylül'de koca bir mevsim değişikliği ve sağanak yağmurla güne uyanmak pek hoş olmuyor tabi.
Ayrıca Kuruçeşme'ye varana kadar da yolda bazı sakar hareketlerimiz var, ancak Beirut sahneye çıktığında artık bu konseri hak etmiş durumdayız. Bugünü epey zamandır bekliyoruz çünkü - tabi bu esnada La Blogothèque Take Away Show'larını başa sarıp sarıp izlemelerimiz de az değil.
Müziğe doyduk mu dün gece? Belki, ama Beirut'a doyamadığımız kesin. Sahnede 1-2 saat daha kalıp 4 albümdeki tüm şarkıları da çalabilirlerdi, dinlerdik biz aynı mest oluş şekliyle. Gerçi şarkılarda tempo tutarken ve sahneye geri dönsünler diye çabalarken parmaklarım biraz yorulmuş, konser sonunda azıcık mordular (böylesini de ilk kez başardım). Ama yaptıkları sadece müzikti, dolu dolu müzik. Alandaki herkesi sarıp sarmalayan, Boğaz'dan taşıp giden, hüzünlü ama renkli, yoğunlaşmış bir müzik (New York'tan kopup gelen bir müzik olmasınaysa şu anda tepki vermek istemiyorum). Grup dün geceki İstanbul konserinin en iyi 5 performanstan biri olduğunu yazmış hemen konser sonrası. Gerçekten de seyirci etkileşimi doruklardaydı, öyle ki sahneden inip bizi bırakıp gitmelerine bir türlü izin veremedik.
Müziğe doyduk mu dün gece? Belki, ama Beirut'a doyamadığımız kesin. Sahnede 1-2 saat daha kalıp 4 albümdeki tüm şarkıları da çalabilirlerdi, dinlerdik biz aynı mest oluş şekliyle. Gerçi şarkılarda tempo tutarken ve sahneye geri dönsünler diye çabalarken parmaklarım biraz yorulmuş, konser sonunda azıcık mordular (böylesini de ilk kez başardım). Ama yaptıkları sadece müzikti, dolu dolu müzik. Alandaki herkesi sarıp sarmalayan, Boğaz'dan taşıp giden, hüzünlü ama renkli, yoğunlaşmış bir müzik (New York'tan kopup gelen bir müzik olmasınaysa şu anda tepki vermek istemiyorum). Grup dün geceki İstanbul konserinin en iyi 5 performanstan biri olduğunu yazmış hemen konser sonrası. Gerçekten de seyirci etkileşimi doruklardaydı, öyle ki sahneden inip bizi bırakıp gitmelerine bir türlü izin veremedik.
Yetenek çok farklı şey. Ve eğer müzikal bir yetenek söz konusuysa müzisyenlere karşı barındırdığım kutsal duygular içimde büyüyor adeta, hislerime hakim olamıyorum böyle insanları gördüğümde. Zach Condon neydi dün geceki hareketlerin öyle, trompet ve ukulele ile? Ya da ellerinle ve bedeninle tempo tutmaların - arada yaptığın küçük danslar da gözümüzden kaçmış değil. Trompeti başına yaslayıp şarkı söylemen neydi peki. Ceketini başına geçirip kulise yürümeni söylemiyorum bile. Aslında biliyor musun bazen sadece gülümsesen bile yeter (şu an hiç istemeyerek 'yetenek' teriminden uzaklaşmış olabilirim, konserin etkisi hala daha çok sıcak deyip geçiniz).
Ve akşamın en en son şarkısı The Flying Club Cup albümünden geliyor (kamera kayıttayken melodiye ayak uydurmamak için kendini tutmak lazımmış, ben yapamadım, sallantılar için şimdiden özür).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder