14 Nisan 2012 Cumartesi

Nordic Music Week


Tanıştırayım İzlanda'dan Sindri Már Sigfússon... Aslında ben de yeni tanıdım kendisini. "Böyle güzel abi oluyor mu ki?" sorusunun yanıtını önceden bulmuş olmasaydım çok heyecanlanabilirdim diyecektim ki zaten elimizde olmadan fazlasıyla heyecanlanmışız ertesi gün (tamam neyse oraya hiç girmeyelim).

11 Nisan 2012
İlk olarak incecik yumuşacık sesli, samimi, sempatik, sevgili Soléy sahnede. Mutluluk, sadelik, saflık, bir değişik hissiyat. Sonrasında ise Sin Fang! Kulisten ilk çıkışında alkışlıyoruz, şaşırıyor bi, ilginç mimikler. O adeta benimsediği kırmızı hırka, zayıf zayıf, ne de güzel bir Sindri. İlk şarkılarda biraz tripliydi gibi, ama sonrasında eğlendi söylerken, bizi de mutlu etti. Son şarkıda klavyede Two Boys'a nasıl gireceğini bilemeyip "Soléy, Solééééy" diye yardım isteyişi ise hala kulaklarımızda. Konser sonrasında müzik aletlerini toparlamaya kulisten sahneye geldi ekip. İşte tam o sırada dayanamadık artık, bayıldık, bayıldık. Her fotoda el sallayan, muhabbet ederken sempatiklik ve güzellikten ölmek üzere al yanaklı, kirli sakallı, mavi gözlü bir Sindri! 
Üzgünüm, biz konserdeydik, siz ise gelemediyseniz böylesini dinlemek zorundasınız. Yeni şarkı: walk with you.

 
13 Nisan 2012
Bu gece aslında Kings of Convenience'a kavuşmuş olacaktık. Sağlık problemi sebebiyle abilerden biri, Eirik, gelemedi, ancak çok sevgili turuncu abimiz Erlend  Øye İstanbul'da. Kısa bir akustik konser. İlk şarkılarda Erlend biraz mutsuz gibi, yalnızlık çekiyor gibi. Nedense duygusal yoğunluk, sahnenin önünde gözlerimiz dolu dolu bizim de. Sonrasında ise seyirciyle etkileşim, "Bugün İstanbul'da neler mi yaptım?" şarkısı ve "Aradığınız aslında hayalleriniz, ama onlar hayal, gerçek olmadığını anlayınca kırılmayın" gibilerinden sözler. Erlend o an sanki Merve'yi ve içini bilirmiş gibi. Son olarak we're two lost souls swimming in a fish bowl diyor ve gidiyor Erlend. Alkışlarla son gelişinde ise Norveççe bir bahar şarkısı söylüyor bize "Bu zamanlar Bergen'de ağaçların ilk yeşerdiği zamanlar" diyerek, sanki o an o yeşilleri gördü, o kadar mutlu.


Konser sonrası (hatta baya sonrası) da güzel tabi. Babylon nasılsa o an bomboş. Erlend ve biz içerideyiz sadece. Masal anı mı? Canım sarıldı bize biz hiç bir şey diyemeden, koca kollarıyla sanki kanatlarının altına aldı sanki. Azıcık mutlu olabiliriz?! Şimdiyse bu heyecanla eylüldeki Kings of Convenience'ı adeta iple çekiyoruz. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder